İsrail, Türkiye Büyükelçisi’ni atadı ve söz konusu kıymetli makama Türkiye’yi gayet iyi tanıyan ve hanımefendi kişiliği ile gerek İsrail, gerekse Türk dış işleri camialarında oldukça saygın ve bilgili bir isim olarak adlandırılıyor.
Bu arada İsrail Başbakanı Yair Lapid ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yarın New York’ta bir araya gelecekler ve gerek atanacak Türk Büyükelçisi, gerekse Suriye konusunda ortamı mütalaa edeceklerdir.
Bu arada basında pek çıkmayan bir haber de İsrail’de dün başlayan bir B2B Türk Demir Çelik üreticileri ile İsrailli işadamları arasındaki görüşmeler idi. Oldukça iyi geçen toplantılarda Türk demir çelik endüstrisinin İsrail’e ihraç ettiği ürünlerin toplam 1.7 milyar doları bulduğu ifade edildi. Bu meblağın 2023 sonuna kadar daha da artması bekleniyor.
İki ülkem arasında kimin ne düşündüğünü anlamak açısından gerek İsrail gerekse Türk basınında çıkan kıymetli yazarların makalelerine bir göz atmakta da yarar vardır.

Ünlü Ortadoğu uzmanı Michael Rubin, Amerikalı Yahudi liderlerin Erdoğan’ın imajını aklama ve onarma yarışı içinde olduklarını iddia ediyor. Bu o kadar da yanlış değil, hatta Amerikan Tasc kurumunda yapılan toplantıda Amerıkan Yahudi İşadamları onuruna bir yemekli gece düzenlendi ve ilişkileri sağlayan Türk Musevi Cemaati eş başkanlarına da Sayın Erdoğan teşekkür plaketi takdim etti.
Mıchael Rubin gerek Amerikan Yahudileri gerekse Türk Yahudilerini Useful Idiots, yani kullanışlı aptallar olarak tanımlıyorsa da ben aynı fikirde değilim. Herkes müşterek menfaatler peŞinde ve Tahtakale lisanı ile ifade edecek olursaK ben buna “ekmek parası” diyorum.
Kesin bir kanıt olmasa da Amerikan Yahudilerinin Türkiye’ye 50 milyar dolarlık yatırımı sözü verdikleri de konuşuluyor. Ortada dedikodudan başka kanıt olmasa da rakam aslında cezbedici duruyor. Eh, bu kadar paraya bir teşekkür plaketi esirgenmez. İlişkilerin iyileştirilmesi de cabası. Yahudiler 530 senedir bu tutumları sayesinde gerek Osmanlı’da, gerekse Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde kısmen de olsa rahat yaşadılar. Bazı olumsuzluklar olmuşsa da bunu sineye çekmekten de kimse rahatsız olmadı. Olanlar da neredeyse toplum dışı edildi. Rahatımızı bozmayın nidaları Türk Musevi Cemaati’nden de duyulmuştur.
İsrail cephesinde Sayın Erdoğan yönetimine halen tam bir güven mevcut değil. Kimse evvelce yapılan aşağılamaları “terör devleti” ve “İsrail dölü” yakıştırmalarını unutmadı ama unutmuş gibi yapanlar da çoğunlukta. İkili ilişkilere bir şans daha vermek uğruna herkes ortamı gerecek şeyler söylemekten çekiniyor. Çekinmeyenler de yok değil.
En büyük fırtına atanacak olan Türk Büyükelçisi kimliğinde gizlidir.
Bilindiği üzere Ufuk Ulutaş ismi oldukça büyük tepki çekmişti ve Türkiye dış işlerinin halen de bu isim üzerinde ısrarcı olduğu dedikoduları yaygın. İsrail dış işleri bu ismi kabul etmeyeceğiz iddiasında iken Başbakan Lapid’in seçim baskısı ile bu ismi de kabul etme ihtimali nedeni ile de Türk tarafının bu ısrarında direttiği düşünülüyor. Lapid, seçim öncesi bir başarı elde etme peşinde iken aslında seçim öncesi böyle bir ismin kabulü ile muhalefetin eline tehlikeli bir koz verebileceğinin de bilincinde. Bakalım bu iş nasıl çözülebilecek.
Aslında büyükelçi meselesinin dışında iki ülkem yararına yapılabilecek çok daha önemli eylemler beklemekte ve yaklaşılan bu fırsatın kaçırılmaması gerektiği de dipnot olarak düşülmelidir.
Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın Erdoğan’ın üniversiteden sınıf arkadaşları haricinde bütün ilk, orta, lise sınıf arkadaşlarını uygun devlet makamlarına yerleştirdiğini, sadece üniversite arkadaşlarına böyle bir makam tahsis etmediğini belirtmiş Duvar Gazetesi’nde yazdığı bir mektupta. Bilindiği üzere Sayın Erdoğan’ın kendini belirtmiş olan yegane üniversite sınıf arkadaşı benim ve gerçekten de bana herhangi bir devlet görevi tevdii edilmedi şu ana kadar. Hoş, büyükelçilik konusu sürüncemedeyken ben bu göreve talibim. Nasıl olsa İsrail’de ve büyükelçiliğe sadece yedi kilometre ötedeki Bat-Yam şehrinde yaşıyorum. İhtiyaç varsa ve görev verilirse memnuniyetle varım. Bu paragraf şaka idi. Ama unutmayın ki şakanın yarısı daima hakikattır…:))))
Bu arada, İsrail ve Washington’un eski Büyükelçisi Namık Tan, Yetkin Report web sitesinde kaleme aldığı bir yazısında da dış politikayı eleştirmekte ve “Her gün ayrı türkü çığrılamaz” diyor. Makaleyi okumakta yarar vardır.
Saygılarımla
RAFAEL SADİ